20 Ağustos 2019, 12:07 - Anasayfa | Yazarlar Haberi yazdır
Hep “vefa” der, dururuz. Her yerde her zaman “vefa” ararız. Fakat bizim vefalı olmamız gerektiği zaman yapılanları unutur, yolda bulduklarımızı yola çıktıklarımızla takas ederiz.
Aslında takas edilen yitirdiğimiz değerlerimizdir, insanlığımızdır. Düşünün bir adam belediye meclisi üyesi olmuştur, muhtar olmuştur. Bu makamı elde ederken kendisine yardımcı olan, yanında olan dostlarını, seçimlerden sonra unutur.
Eskilerin bir sözü vardı; “Bir dosta sahip olmak istiyorsan ilk önce sen bir dost ol.” Ne anlamlı bir söz, yol haritası edilecek bir düstur. Peki insanlar ne yapıyor, dostluğu, vefasızlığı kendisinde ilke ediniyor, başkalarından bu değerleri bekliyor.
Evet dön bir arkana bak, sonra aynaya bak. Vicdan muhasebesi yap.
Dostların ziyaretlerine yavaş git felaketlerine koşa koşa. Çünkü ödemen gereken bir vefa var. Bunu maddi olarak düşünmeyeceksin, manevi olarak düşüneceksin. Maddi değerler yok olur, harcanır gider, manevi değerler ise büyüyerek hayatın her aşamasında düstur olur.
Ahmet Muhip’in bir sözü vardır: “Dünyada belki en geçici en vefasız şey dostluktur. Bir elbise bile bir dosttan fazla dayanıklıdır.”
Evet dostluk, vefa bir elbise kadar dayanıklı değilse, insan olmanın ne kıymeti kaldı.
“Bir fincan kahvenin kırk yıllık hatırı” size ne kadar yakın ve sıcak geliyor? Hatırı olanlar, hatırladıklarımız, vefa gösterebildiklerimizin sayısı çift haneli rakamlara ulaşabiliyor mu? Makamlar gelip geçicidir, mal mülk emanettir.
Aslolan insani kâmil olmaktır.
Esas olan olgun, karakterli, onurlu insan olmaktır.
Bu değerler yoksa insanın kendisini sorgulaması gerekir.
Beydaba, “Yastık diye başını ateşe dayayan, yatak diye yılanların üzerine yatan bir adam emniyet ettiği bir dostundan düşmanlık sezen bir adamdan daha rahat uyur.”
Düşünün emniyet beklediğiniz birinden düşmanlık, vefasızlık gördüğünüzü! Dünyanız ters düz olmaz mı? İnsan bellediğiniz yılan çıkarsa, nasıl bir ruh haletine düşersiniz.
Hayat, bir gün yaptığımız hataların, yok ettiğimiz, kırıp döktüğümüz, tüketip heba ettiğimiz değer ve duyguların, vefasızlıklarımızın bedelini bizden soracak ve mutlak surette tahsil edecektir.
Hoyratça kullandığımız arkadaşlıklarımızın, eskimeden tükettiğimiz dostlukların, savurganca harcadığımız sevgilerin hazin hatırlatmalarıyla bir gün yapayalnız kalacağımız aşikârdır.
Ne demiş Aldous Huxley? “İnsan düşmekten değil düşerse hadi kalk diyebilecek bir dost sesi duyamamaktan korkar.”
Evet… Vefa konusunda, toplumsal ve bireysel anlamda duyarlı olduğumuz söylenemez. Kötülük iz bırakır gider, iyilik tez unutulur.
İnsanı insan, toplumu toplum yapan bir güzelliktir vefa…
Dostlar arasında, arkadaşlar, kardeşler arasında olmazsa olmaz bir haslettir vefa…
Üzerimizde hakkı ve hukuku olan insanların zor zamanlarında yanında değiliz. Az biraz mesafe aldığımızda, bizde emeği olanları görmezlikten geliyoruz.
Ne Müslümanlığımıza ne Türklüğümüze yakışıyor.
Ne acı değil mi?


Yazara ait diğer köşe yazıları
YAZARLAR
E-BÜLTEN ABONELİK
EN ÇOK TIKLANANLAR
-
Tokat'ta Mevlid Kandili'ne saygı: Eğlence mekanları kapandı
Tokat'taki birçok eğlence mekanı Mevlid Kandili'ne saygısını göster...
-
3 bin konutun yıkılacağı projenin 'Kamuoyu Araştırması' yayınlandı
Tokat Belediyesi 8 Mahalle'de yapılacak 3.000 konutu ilgilendiren Kents...
-
Ak Zambak, Eylül sayısı yayınlandı
Tokat Belediye bülteni "Ak Zambak" eylül sayısı yayınlandı
-
1961 yapımı film bugünleri mi tahmin etti?
1961'de yayınlanan ve Dünya'nın ekstrem sıcaklıklara ulaşmasını anl...
-
Prof. Dr. Ahmet Ercan'ın uyarısının ardından Tokat'ta 5 deprem
Türkiye'nin önde gelen jeofizik uzmanlarından Prof. Dr. Ahmet Ercan'...