23 Ekim 2020, 05:31 - Anasayfa | Yazarlar Haberi yazdır

Biz çocuğu hep çocuk bilirdik. Fakat yanılmışız.
Çocuk Suriye'de kayıptır. Yemen'de açtır. Gazze'de Şehittir. Afrika’da işçidir, köledir.
Afganistan'da yaralıdır. Irak'ta yetimdir, öksüzdür. Doğu Türkistan’da mazlumdur, mağdurdur...
Avrupa’da ise prenstir, prensestir...
Ya bizim ülkemizde çocuk ne ifade ediyor bizlere?
Ziya Gökalp, Ala Geyik şiirinde “Çocuktum, ufacıktım, top oynadım acıktım” diye başlayan güzel bir destan anlatır.
Çocuk olmak ne kadar güzel bir olay. Her şeyden mutluluk çıkarmak çocuk olmanın bir becerisidir.
İster zengin ol ister fakir çocuksan her nesneden bir oyuncak bulursun, oynarsın mutlu olursun.
Bir de kız çocuğu olmak var!
Kız çocuklarının en büyük rüyası, annelerinin minik kızı, babalarının prensesi olmak isterler.
Onlar için en büyük mutluluk anne ve babalarının saçlarını okşamasıdır.
Bir de oyuncak bebeklerinin olmasını..
Fakat çocuk olmasına dahi izin verilmeyen kız çocukları gerçeği insanlığın en büyük yaralarından bir tanesidir..
Biliyor musunuz, çocuk yaşta evlendirilen kız çocukların en büyük ukdesi arkadaşlarıyla bebekleriyle doyasıyla oynamak!
Biliyor musunuz, dünya genelinde her 7 dakikada bir 15 yaş altındaki kız çocuğu evlendiriliyor.
Biliyor musunuz, 18 yaşından önce evlenen kız çocuklarının toplam sayısını 12 milyon..
İşte bu kız çocukları omuzlarına çöken hayat hengamesi sebebiyle büyük dramlar yaşıyorlar.
Erken yaşta evlenen bu kız çocuklarından oyun oynayacakları yaşta, hayatın olgunluğu bekleniyor.
Hayatın yükünü omuzlarında taşıyan, yaşlarının üzerinde olgunluk beklenen bu kızlar, daha doğrusu çocuk kadınlar şiddete en çok maruz kalanlar.
Önce baba evinden, sonra aile evinden ayrılmak zorunda kalan bu çocuk kadınlar çoğu zaman hayat mücadelesinde yapayalnız kalıyorlar.
40 yaşındaki insandan beklenen akıl oyunları, bu kadınlardan da beklendiği için öylece kalakalıyorlar. Hayatın örümcek ağlarına takılıyorlar. Vahşi avcının kapanına düşüyorlar.
Bizler ne mi yapıyoruz? Düşene bir tekme de biz vuruyoruz.
Bizler ne mi yapıyoruz? Bu çaresiz insanlardan istifade etmeye çalışıyoruz.
Ne acı bir tablo ne vahim bir durum. İnsanlığımızdan utanmamız gerekiyor.
Biz zaman bu hale geldik? Belki yukarıda saydığım ülkelerde savaş vardı, üzülürdük kederlenirdik, hayıflanırdık. Ama gel gör ki kendi içimizdeki yangını görmemiş görememişiz.
Ve son sözü Necip Fazıl’a bırakalım:
“Yürü, gölgen seni uğurlamakta
Küçülüp küçülüp kaybol ırakta
Yolu tam dönerken arkana bak da,
Köşede bir lahza kalıver gitsin!”


Yazara ait diğer köşe yazıları
YAZARLAR
E-BÜLTEN ABONELİK
EN ÇOK TIKLANANLAR
-
Tescilli Erbaa Yaprağı'na QR kodlu denetim
Erbaa'nın tescilli ürünü 'Erbaa Narince Bağ Yaprağı'na Erbaa Be...
-
Turhal modern sanayi sitesine kavuşuyor
Turhal Belediyesi tarafından yapımına başlanan sanayi sitesinde sona yaklaş...
-
Mustafa Arslan, 'Tarihi rekora imza atacağız'
28 Mayıs'ta gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı 2. Tur seçim çalışmalar...
-
Tokat Çarşamba Pazarı'nda kiraz ilgi görüyor
Tokat Çarşamba Pazarı'nda bu hafta tezgahların gözdesi kiraz oldu.
-
Özdilek Özcan, 'İstikrar için destek verelim'
Niksar Belediye Başkanı Özdilek Özcan, 28 Mayıs'ta yapılacak olan Cumhu...